Söyleşi: Kadir Aydemir
1998 yılında Cumhuriyetin 75. yılı nedeniyle düzenlenen ‘Cumhuriyetin 75. Yılına Armağan’ adlı sergide en genç ressam olarak dikkat çeken Nihat Kemankaşlı ilk kişisel sergisini de yine 2000 yılında Ankara’da Siyah Beyaz Sanat Galerisi’nde açmıştı. Birçok karma sergiye de katılan sanatçı 4. kişisel sergisini yine aynı galeride gerçekleştirecek. Turgay Kantürk’ün bir önceki sergisi nedeniyle ‘90’lı yılların son çeyreğinde ürünlerini izleme olanağı bulduğum Nihat Kemankaşlı, bence çok doğru bir seçimle, figüratif katkıyı, yine geometrik biçimlere dönüştürerek, yüzey resminin kendi figüratif anlayışını yaratmaya çalışarak kendine ayrıcalıklı ve önemli bir yer edindi. Bana ‘son on yılın en ilginç, an tutarlı ve en sağlam girişi yapan kim ?’ diye sorsanız, hiç düşünmeksizin Nihat Kemankaşlı’nın adını veririm.’ dediği sanatçı yeni sergisi nedeniyle sorduğumuz sorularımızı yanıtladı. Sanatçının yeni işleri Ankara Siyah/Beyaz Sanat Galerisi’nde 3–29 Mart 2006 tarihleri arasında izlenebilir.
Çalışmalarının yine nonfigüratif ağırlıkta olduğunu söyleyebilir miyiz? Yüzey resimlerine ağırlık vermişsin. İçlerinde gizli cinsel çağrışımlar da yok değil. Ne dersin?
Ben figüratif-nonfigüratif resim diye bir ayrım yapmaktan yana değilim. Sanat, deneysellik üzerine kuruludur. Bunu algılayabildiğimiz zaman figür–nonfigüratif diye bir ayrım kalmayacak. Belki kullandığım renklerden ya da sembollerden cinsel çağrışımlar edinmiş olabilirsiniz. Doğrusu ben de aksini iddia edemem.
Nesnelere yeniden hayat veriyorsun. Onların görünmeyen yüzlerini fark ettirerek şiirsel uyumsuzluğun peşinde olduğunu söyleyebilir miyiz ?
Nesneleri yeni baştan biçimlendirmekten daha çok, (yaşantımda) oluşum süreçlerini tamamlamamış olanları seçerek yeniden elden geçiriyorum. Tabii sonuçta bambaşka bir nesne çıkıyor karşımıza. Aslında bütün derdim, nesneleri kullanarak iyi ve yeni kompozisyonlar oluşturmak. Bu ister figür olsun isterse nonfigüratif resim olsun, fark etmez. Nesneler ya da semboller sadece bir araç benim çalışmalarımda.
Küratörler, eleştirmenler, ne kadar ilgilendiriyor bunlar seni ? Bana öyle geliyor ki uzak durmak istiyorsun.
Bu ülkede eleştirmen sayısı yok denecek kadar az. Kendini eleştirmen sananlara da lafım yok. Eleştirmenleri olmayan bir ülkeden sanat adına çok da fazla bir şey beklememek gerek. Yıllardır aynı sanatçılardan aynı resimleri görüyoruz. Değişim yok. Çünkü eleştiren yok. ”Körler sağırlar birbirlerini ağırlar” durumu. Yaklaşık son on yıldır bir de küratör enflasyonu çıktı başımıza. Meğer ne çok sergi organize etmek isteyen insan varmış. Çok da üzerinde durulacak bir şey değil.
Türkiye de Avangard sanatçı yok demiştin bir röportajında. Gerçekten buna inanıyor musun ?
Elbette inanıyorum, hiçbir zaman avangard sanatçımız olmadı. Ayrıca avangard sanat tüm dünyada son bulmuşken, bizde kendini hâlâ avangard sanan sanatçıların olması gerçekten çok gülünç. Bazı sanatçılarımızdan bazı dönemler etkilenilmiştir hepsi bu, abartmamak gerek. Geleneksel olanla, öncül olanı; öncü’den ayırmak zorundayız. Ben avangardım demek, ben sanatçıyım demek kadar kolay değil.
Birçok özel ve geniş katılımlı sanat fuarları açılıyor zaman içinde. Burada bulunmanın sanatçı için önemi nedir sence?
Sanat fuarları sanatçıyı ve izleyiciyi bir araya getirmesi bakımından önemlidir. Plastik sanatların geleneksel ve yenilikçi yaklaşımlarının izlenebilmesi, sanat öğrencileri için de bir şanstır. Ancak galerilerin “pazar” mantığından kurtulup uluslararası düzeyde ve anlayışta bu işi yapmaları gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder