14 Ocak 2024

Dikenler Sarayı

 

Ağır ol ey öykü, şiir geliyor!.. Söz “Dikenler Sarayı”nda

 

Dünyaya neden geldin diye sorsa biri, “Şiir yazmak için” derdim. Öyküler tabii ki çok farklı, seviyorum onları kurgulamayı, ama söz konusu şiirse, söz konusu kitaplarımın kitabı “Dikenler Sarayı” ise gök açılır, yer yarılır, sular donar, böcekler uyanır ve şiirin kılıcı gelip saplanır dilime-yüreğime.

Bu kitap, benim hayatım. Şaka yapmıyorum. Dikenler Sarayı 20’li yaşlarımın şiirleri ve acılarıyla yüklü çok özel bir dünya benim için. Yeri apayrı. Babam için yazdığım ölüm şiirlerinden tutun da ilk aşk şiirlerime, kitaba serpilen haiku tohumlarına dek, bambaşka bir dil evreni var bu kitapta. Uzun süre, kitabın kapağına bakıp durdum… Geçmişi düşündüm, o yoksul evdeki çocuk, acılar ve yoksunluk içinde inleyip ölen bir baba, bir anda saçına beyazlar düşen bir anne, uğursuz bir ağaç ve sonsuz şarkılar… şarkılar… acı yüklü her biri…

Dikenler Sarayı ilk olarak 2003’te basılmıştı. Tanrım! O ne büyük heyecandı öyle… Ben, benim şiirlerim, benim kitabım, bu…bu…bu başka bir duyguydu… Nice anı, nice yaşanmışlık, nice insan… Şimdi yıl 2013; 10 yıl sonra kitabımın 2. Baskısı çıkıyor, inanılmaz… Şiirden uzaklaştım biraz, işti güçtü koşturmacaydı derken onu ihmal ettim… ama bir tesellim var, bu yıl yeni şiir dosyam “Soğuk Yazgı” da kitaplaşacak. Kim bilir, usta şairim Ahmet Oktay’a verdiğim sözü böylece yerine getirmiş olurum belki… Sen çekip gitsen de, şiir karanlıkta bekliyor. Yazdıkça mutlu oluyorsun evet, çünkü karnına saplanan bıçak ona ait.

Hiç yorum yok: