27 Kasım 2010

Güzel Bir Güne Dair Notlar

Bugün erken uyandım. 5 saatlik uyku ile ayaktayım. Sevgili dostum Bülent Çolak'la birlikte (Geniş Aile dizisinin Ulvi'si ve bir Semaver Kumpanya Tiyatrosu emekçisidir Bülent...) sabah 11'de NTV'de canlı yayında Gülay Afşar'ın konuğu olduk. Banttan çekimlere 2-3 kez çıkmıştım TRT'de, canlı yayın tecrübem ilk kez oldu... Gülay Hanım başarılı bir televizyoncu, çok keyifli bir sohbet yaşandı üçümüzün arasında. 80'lerde Çocuk Olmak kitabı ekseninde, 80'ler bizim için ne demekti bunu detaylıca konuşmaya çalıştık. Umarım programı izleyenler de keyif almıştır... Program saatinin, dün vefat eden genç tiyatrocu Onur Bayraktar'ın son yolculuğuna denk gelmesi hepimizi üzdü... Biz de Bülent'le aldığımız karara uyarak, programın sonunda hislerimizi dile getirip kendisi de bir 80'ler çocuğu olan Onur arkadaşımızın (biz birebir tanımasak da arkadaşlarımızın arkadaşıdır kendisi...) sevgili anısına armağan ettik bugünkü tüm konuşmalarımızı... Ruhu şad olsun... Sevenlerine ve acılı aliesine başsağlığı dileriz yeniden...
...
Ve program bitti, NTV stüdyolarından çıktık... Bülent İstinye'ye gidelim dedi, gittik. Bindiğimiz aracın şoförü bize güzel bir hikâye anlattı...
"36 yıl oldu İstanbul'a geleli..."
"Neden geldin abi, ta Diyarbakır'dan?"
"Güvercinleri çok severdim... hatta o yaşlarda bir güvercin için birini bile öldürebilirdim, deli gençlik işte..."
"Gençlik işte abi, peki ne vardı İstanbul'da senin için?"
"100'e yakın güvercimin vardı... Hepsini sattım, Yılmaz Güney'i bir kez olsun görebilmek için... güvercinleri yol parası yaptım..."
"Görebildin mi peki?"
"Hayır... ama Fatoş hanım abla ile tanıştım, abi kardeş gibiyizdir... Yılmaz Güney abimizi göremedim... Çok severdim..."
Bülent ve ben hem sevindik, hem şaşırdık, hem de üzüldük... Yılmaz Güney, büyük bir sanatçı, ilerici-aydın bir devrimci insandı bizim için... Ahmet Kaya, Yılmaz Güney derken böyle tatlı bir anıyı araya sıkıştırıp, indik taksiden...
Lodos vardı, sahil boyu yürüdük, balıkçılarla sohbet ettik uzun uzun... Bülent'le resmimizi çekti liseli genç çocuklar... Bülent'in hayranları da azımsanmayacak kadar çoktu, yol boyu sevgi gösterilerinde bulunuyordu herkes; dostlarımın yaptığı işlerden, geldiği yerlerden, başarılarından dolayı her zaman gurur duyarım, onları mutlu ve üretken görmek yüreğime güç verir daima!
"Haydi," dedi Bülent, "Geniş Aile dizisinin setine gidiyoruz..."
Gittik, çok eski dostlarımdan Fırat Tanış'la uzun zaman sonra yeniden karşılaştım; ayaküstü hoş bir sohbet ettik, bu da güne renk kattı. İşte böyle, 24 saatimin kıpkısa hikâyesi...

1 yorum:

Bucera dedi ki...

Keyifle izledik gurulandık.
Yazın hayatın taaa kendisi gibi olmuş mutluluk, acı , hüzün hatıralar içeriyor...